top of page

Sosyal Medya Çocukların Ruh Sağlığını Nasıl Etkiliyor?

Yazarın fotoğrafı: α-Ketoglutaratα-Ketoglutarat


Araştırmacılar, 2016 Ulusal Çocuk Sağlığı Araştırması'ndan gelen verileri analiz ettiği zaman, 6 ile 18 yaşlarındaki 46.6 milyon çocuğun 7.7 milyonunda depresyon, anksiyete veya dikkat eksikliği/hiperaktivite bozukluğu gibi en az bir zihinsel sağlık durumunun olduğunu belirtmiştir.



Günümüzün çocuklarının ve ergenlerinin en yaygın faaliyetlerinden biri sosyal medyayı kullanmaktır. Sosyal etkileşime izin veren herhangi bir web sitesi, sosyal ağlar da dahil olmak üzere bir sosyal medya sitesi olarak kabul edilmektedir ve son yıllarda kullanım açısından ivme kazanmıştır. Bu nedenle, hepsinin çocuklar ve ergenler için sağlıklı ortamlar olmadığı göz önüne alındığında, ebeveynlerin sosyal medya sitelerinin doğasının farkında olması önemlidir (American Pediatric of Academy). Bununla beraber, yapılan birçok çalışmaya göre ergen yaştaki erkek ve kız çocukları değerlendirildiğinde, kız çocuklarının siber zorbalığa daha fazla maruz kaldığı görülmüştür. Sonuç böyle olsa da aslında konunun uzmanları düşünüldüğünden daha karmaşık olabileceğini savunmaktadır. Siber zorbalık aslında tek bir problem gibi duruyor olsa da zihinsel sağlığa hayal edilebilenden daha çok zarar veriyor.


Son veriler, ruh sağlığının ergenler arasındaki küresel hastalık ve sakatlık yükünün% 16'sından sorumlu olduğunu ve tüm gençlerin yaklaşık %10 ile %20'sinin zihinsel sağlık sorunları yaşadığını göstermektedir. Tüm bu veriler ortadayken pandemi yaşanması dolayısıyla, UNESCO verilerine göre, 8 Nisan 2020 itibarıyla 188 ülkede okullar askıya alındı.Dünya çapında kayıtlı öğrencilerin %90'ından fazlası, yaklaşık 1.5 milyar genç, tamamen veya kısmen eğitimden kopuk durumdadır. Esasında okul rutinleri ergenler için bazı zihinsel sağlık sorunlarına karşı önemli başa çıkma mekanizmalarındandır.



Evlerimize hayatlarımızı sığdırmaya çalıştığımız pandemi sürecinde hepimizin ekran kullanma süresinde gözle görülür bir artış oldu. Yetişkinler kadar çocuklar ve gençlerin de sosyal medya ortamında kendilerine kimlik oluşturmaya başlaması kaçınılmazken salgınla baş etme kısıtlamaları sonucunda bu grubun da sosyal medyaya yönelişinde artış yaşandı.

Peki bu artış ruh sağlığı açısından riskli mi, ebeveynler çocukların ekran sürelerine kısıtlama getirmeli mi?

Yapılan araştırmalar sosyal medyanın kontrollü kullanımının olumlu etkileri olduğunu gösteriyor. Akranları ile fikir alışverişinde bulunması, ifade gücünün ve iletişim becerilerinin gelişmesi gibi çeşitli katkılar bunlardan bazıları. Elbette bunun yanında olumsuz etkiler olumlu etiklerden azımsanmayacak kadar daha fazla. Hiçbir paylaşım sınırlamasının olmadığı sosyal medyada cinsel içeriklere, taciz ve istismara, şiddet içeriklerine, siber zorbalığa, küfür ve kötü söze maruz kalmak kaçınılmaz.


UCLA’nın Beyin Haritalama Merkezi’ndeki araştırmacılar, sosyal medyada beğeniyle takdir edilmenin beyin taramalarında beynin ödül merkezlerini harekete geçirdiğinin görüldüğünü belirtiyor. Bu durum, ödüllendirilme beklentisi konusunda çok hassas olan, yaşamlarının egosantrik/benmerkezci döneminde olan büyüme çağındaki çocukların neden sosyal medyaya girdiğini kısmen açıklayabiliyor. Uzmanlara göre yayınlarının izlenme sayısından, ne kadar hoşlanıldıklarından, kaç kişinin onları takip ettiğinden haberdar olmak zaman zaman çocuklarda pasifleşme ve sessizleşip içine kapanmaya neden olabiliyor. Bazı durumlarda beğeni yorumları, çocukların kendilerini düşündüklerinden daha önemli ya da tam tersi değersiz hissetmelerine yol açabiliyor.

Henüz kendi gerçek kimlikleri oluşmamışken sosyal medya üzerinden beğenilerle, onaylarla sanal kimlik edinmek fazlaca riskler taşıyor.


“Ben kimim, ne için varım, ne olmak istiyorum?” gibi soruların sorulduğu yaşlarda sosyal medya üzerinden cevaplanmak, kendi yaşamına ve kimliğine yön çizmek bizleri “Youtuber olmak istiyorum” diyen çocuklarla karşı karşıya getiriyor. Gerçek kimlik yerine “çevrimiçi kimlik” oluşturuluyor. Daha da ötesi “splitting” denilen kendi öz kimliğinden ayrışma vakaları ortaya çıkabiliyor.

Sosyal medya ağlarına kayıt olabilmek için belirlenen resmi yaş sınırlamaları ne yazık ki göz ardı ediliyor.

Bu noktada; sosyal medya kullanım yaşı aileler tarafından muhakkak belirlenmeli, ebeveynler yaş ve kullanım kurallarına dikkat etmeli. Eğer yaşı uygun değilse, uygulamada çok fazla uygunsuz içerik varsa, fayda yerine zararı çoksa, çocuk daha öğretici, eğitici ama eğlenceli alternatif yerlere yönlendirilmeli. Buna ek olarak sosyal medyada fotoğraf ve bilgilerini paylaşmasının riskleri çocuğa anlatılmalı, bu yapılırken ebeveynler kendi çocuklarının fotoğraflarını paylaşırken de bir kez daha düşünmeli.

Tutarsız ebeveynlik, ebeveynsizlik kadar zarar vericidir.


Bununla beraber sosyal medyada işlerinin bir parçası olarak çocuklarının paylaşımını yapan e-ebeveynler, influencerlar, instamomlar çocuklarının da birer mikro ünlü (micro celebrity) olmasına yol açıyor. Çocuk youtuber veya mikro ünlülerin psikolojik sağlığı ise işlenilmesi gereken bambaşka bir konu.

Çocukların ebeveynlerle iletişimi sosyal medya kullanımı üzerinde oldukça etkili. Ebeveynin olumlu tutumu, iyi bir rol model olması, kuvvetli ve açık iletişim, birbirine değer verip vakit ayırmak sosyal medyanın daha kontrollü ve sağlıklı kullanımını sağlıyor. Aynı zamanda sosyal medyada maruz kalınan kötü içeriklerin açıkça ebeveyne anlatılması ve çocuğun anne babasından destek görmesi ruh sağlığına zarar vermesinin önüne geçebiliyor.

Pandemi nedeniyle yaşanılan belirsizliğin kaygı yaratması normalken anne babaların bu süreçteki tutumu kaygı ile baş etme becerileri çocukların ruh sağlığını korumasında büyük ölçüde önemli. Evde panik halinde bir anne veya kendini kaygı ile haberlere kaptırmış, elinden telefonu düşürmeyen baba çocuklar için iyi örnekler değil. Teknoloji bağımlığına zemin hazırlayacak bir sürecin içindeyken onları düşünerek doğrudan haberlere maruz kalmalarını engellemek, korkutucu ve endişelendirici içeriklerden olabildiğince uzak tutmak gerekir.

Bu noktada; sosyal medya kullanımları mutlaka denetlenmeli, sınırlandırılmalı ve güvende olduğu çocuğa hissettirilmelidir.

Sadece bu süreçte değil bundan sonrasında da çocukların sosyal medyada var oluşu ebeveynlerce tartışılmalı, değerlendirilmeli ve denetlenmeli. Çocukları gerçek yaşamdaki tehlikelerden korumak ne kadar elzemse sosyal medya için de aynısı düşünülmeli. Aşırı korumacı ve kontrolcü ya da ilgilisiz ve çocukları kendi haline bırakmış ebeveynlik değil, daima çocuğunun destekçisi, rehberi olmalı. Hem bu dünyada hem sanal dünyada.


Bu çalışmanın hazırlanmasında emeği olan Uzman Psikolojik Danışman Hümeyra Büşra Nural'a çok teşekkür ederim. Hümeyra Büşra Hanımın bu konuda yazdığı makalesine ulaşmak için tıklayınız.

Sevgili Hümeyra Hanım harika dizi, film ve kitap arşivine sahip kendisi bizler için birkaç öneride bulundu, çok teşekkür ediyorum ve ekliyorum :)

Kitap:

Çocuklukta ihmalin izi:boşluk hissi

Çocuklukta ihmalin izi:çözümler

Film:

Captain fantastic,

I wish,

Like father like son,

After the storm,

Still walking.



İleri okumalar:


Yazarlar: Uzm. Psk. Dan. Hümeyra Büşra Doğan, PhD candidate Büşra Yusufoğlu

Hazırlayan: PhD Candidate Büşra Yusufoğlu


Hayalimizdeki çocuklar;





 
 
 

Commenti


Yazı: Blog2_Post
  • Facebook
  • Twitter
  • LinkedIn

©2020 by Nutribio. Proudly created with Wix.com

bottom of page