Eğitim, ekonomik büyümenin anahtarıdır.

Ocak ayı itibariyle YÖK tarafından belirtilen sayıya göre Türkiye'de yükseköğretim öğrenci sayısı neredeyse 8 milyonun üzerindedir.
OECD rakamları da son yirmi yılda doktora mezunlarının dünya çapında arttığını belirtmiştir. Gelişmekte olan ekonomilerden biri olan Hindistan, yüksek öğrenim eğitim kapasitelerini arttırarak 24.300 doktora mezunu ile üst sıralarda eğitim ve proje yatırımları yapmıştır. Doktora programları özellikle Fransa (% 59), Kanada (% 55) ve Çin'de (% 55) doğa bilimleri ve mühendisliğine yöneliktir. OECD raporuna göre, doktora uzmanları arasında, yeni doktoraların yaklaşık % 40'ı bilim, teknoloji, mühendislik gibi bazı bilimsel alanlar daha popülerdir ve sağlık alanındaki doktoralar dahil edilirse bu oran tüm yeni mezunların% 58'ine yükselir. Ayrıca son dönemde klasik alanlar dışında artan dijitalleşme de yeni doktora eğilimleri arasındadır.
Ülkeler yüksek öğrenim sistemlerine ve bu alanlarda projeli insana oldukça yatırım yapıyor, 2014 yılında Türkiye’de 4.516 doktoralı insan varken günümüzde neredeyse 2 katına çıkmıştır. Aslında bu sayılar kadar önemli olan şey ise Üretken Doktoralı kişi sayısıdır.
OECD raporuna göre Şekil 1’ de 2014 yılına ait doktoralı insan sayısı verilmiştir, ABD en yakın rakibi olan Almanya’dan 2 kat daha fazladır, Japonya 16.039 ile ABD'nin doktora mezunlarının sadece dörtte birine sahiptir. Altıncı ve yedinci sırada, Fransa ve Güney Kore sırasıyla 13.729 ve 12.931'e sahiptir. İspanya ve İtalya sekizinci ve dokuzuncu sırada sırasıyla 10,889 ve 10,678'dir. Son olarak, Avustralya ise 8.400 ile 10. sıradadır.

Şekil 1. 2014 yılı dünya geneli doktora dereceli kişi sayısı (OECD)
Üretken doktoralı olmak aslında, kaliteli bir lisansüstü eğitim ile gerçekleşmektedir. Bu kalite ancak farklı ülkelerdeki farklı araştırma laboratuvarları ve multidisipliner çalışma ile gerçekleşebilir diye düşünüyorum bu sebeple doktora çalışmalarını İtalya'da yapan genç bilim insanı ile güzel bir röportaj yaptım.
Keyifli okumalar dilerim :)
Merhaba Onur, bize kendini kısaca tanıtır mısın?
Merhaba, ben Onur Yıldırım. Ankara doğumluyum, lisans eğitimimi Ankara Üniversitesi Kimya bölümünde, yüksek lisans eğitimimi ise yine aynı üniversite de organik kimya bölümünde yaptım. Yüksek lisans tezimde iletken polimerlerin sentezi üzerine çalışmalarımı gerçekleştirdim.
Tutkulu bir insanım, her işi tutku ile yapmak isterim, tutku olmaz ise başarı olmaz. Hayalperestim, inanılmaz bir hayal gücüm olduğuna inanıyorum ki arkadaşlarım da bunu her zaman dile getirmişlerdir. Hayal etmek sonu olmayan bir eylemdir, bir kısıtlama olmaz, ücret ödemek zorunda değilsiniz ya da birileri tarafından bir kısıtlama getirilmez 😊 yeter ki gerçekleşmesi için elimizden gelenin en iyisi yapalım, gerçekleşmediğinde de umutsuzluğa kapılıp kendimize küsmeyelim, unutmayalım ki yenisini kurmamak için bir sebep yok.
Harika! :) Peki, neden yurt dışında doktora yapıyorsun?
Aslında bu soruya cevap vermeden önce şunu belirtmek istiyorum; seyahat etmeyi, yeni yerler, kültürler, kişiler tanımayı seviyorum. Bunun içinde dil eğitiminin önemli olduğunu biliyordum bu sebeple üniversiteye bağlı olan bir kurumda dil eğitimi aldım, ardından 2010 yılının yazında , Work and Travel programı ile New York’ta 3 ay hem çalışıp hem de New York ve etrafındaki şehirleri keşfetme şansım oldu. bu yapmış olduğum seyahet benim ilk yurt dışı seyahatimdi ve çok şey öğrenip keşfedebilme şansım oldu ve anlamıştım ki bu benim ilk seyahatim olmayacaktı, daha sonra Interrail programıyla Avrupa’ yı gezme şansım oldu. Yüksek lisansa başladığımda artık yurt dışına eğitim ile gitmek istiyordum ve Erasmus Internship programına katılarak 3 ay yaz staj hakkı kazandım.
Esas soruya gelince; yurt dışında doktora yapmamın sebeplerinden en önemlisi yapmış olduğum staj sayesinde de anlamış olduğum kadarıyla burada bilimsel çalışmalara çok fazla önem verilmekte ve Avrupa'da üniversiteler arasında büyük bir bağ var bir çok bilimsel araştırma yapan grup başka gruplar ile devamlı iletişim halinde ve doktora gibi yükseköğretim çalışmalarına çok fazla katkı sağlanmakta. Avrupa'da ki üniversiteler arasında tatlı bir rekabet var herkes güncel çalışmaları takip etmekte ve daha iyisini nasıl yapabilirim bunun üzerine yeni çalışmalar sunmaya çalışmaktadır. Ama en önemlisi yapılan çalışmaların maddi anlamda çok iyi bir şekilde desteklenmesidir. Günümüzde teknoloji geliştikçe yeni teknolojik cihazlar veya onların gelişmiş versiyonları sunulmaktadır ve çalışmalarınızı daha iyi bir şekilde gerçekleştirebilmek için bu cihazlara veya teknolojiye ihtiyaç duyulmaktadır. Bunların temin edilebilmesi veya kullanılabilmesi için maddi kaynak gerekmektedir. Bu yüzden devletlerin desteklerinden ziyade Avrupa'da oluşturulan kaynaktan destek alınabilmektedir, bu kaynak çok büyük bir miktar ve çoğu grup bu kaynaklardan iyi bir şekilde yaptıkları çalışmalara göre yararlanabilmektedir.
Diğer farkettiğim şey ise üniversite siyasetten bağımsız, akademik konular o akademinin oluşturduğu komiteler arasında görüşülmekte ve tartışılmaktadır, akademi bence bağımsız olmalı ve sadece insanlığa ve bilime katkı sağlamalı eğer bu böyle olursa öğrenciler, araştırmacılar ve profesörler hiç bir etki altında kalmadan sadece işlerine odaklanabilirler ve yararlı çalışmalar ortaya çıkarabilirler. Doktora öğrencilerine verilen destek çok tatmin edici ve bu destek sadece aylık geçimlerini sağlamak için değil bunun dışında katılmak istedikleri konferans, sempozyum veya eğitim amaçlı herhangi maddi destek gerektiren bir konuda genel aylık bursların dışında aylık hibe sağlamaktadır. Başka bir önemli olan ise gruplarda hoca doktora öğrenci ilişkisi genellikle belli bir saygı içerisinde iki meslektaş gibi yürütülmekte, bu da sizin yapmış olduğunuz çalışmaları çok fazla etkilemektedir. Farklı bir ülke farklı bir kültür farklı çalışma alanları ve kişiler bunlar da elbetteki yurt dışında doktora yapmak istememe neden olan diğer önemli olan etkenler.
Doktoraya nasıl kabul aldın? Süreçler nasıl gerçekleşti?
Yüksek lisansımın son döneminde doktorayı yurt dışında yapmaya ve tabiki hangi konuda çalışmak istemeye karar verdikten sonra okuduğum yayınlardan çalışmak istediğim konuda çalışan hocaları bularak ve internetteki arama motorlarından (Euraxess, academic positions, researchgate vb.) ilanları araştırarak öncelikle kendimi anlatan ve hangi konularda çalışmak istediğimi belirten niyet mektubu hazırladım ve onlarla yazışmaya başladım. Bazı yerlerden olumlu, bazı yerlerden ise olumsuz e-mailler aldım, hatta hiç dönüş yapmayanlar bile oldu ama genellikle olumlu veya olumsuz dönüşler aldım. Olumlu olanları da başka sebeplerden dolayı kabul edilemedim veya benim kabul etmediklerim de oldu (konu uyuşmaması, başvuru süreci, yeterli diploma notu veya dil puanı olmaması veya pasaportun başvuru süresinde olmaması etc..) Sonra daha önce yazıştığım (bugünkü tez hocam) Torino Üniversitesi'nden Prof Claudia Barolo bana dönüş yaptı ve İtalyan üniversitelerinde her yıl doktora için alım yapıldığını buna başvurabileceğimi söyledi. Bu başvuru gerekliliklerinden en önemlisinin bir proje önerisi sunulması gerektiğinin ve bu proje üniversite kurulundan olumlu olarak kabul edilirse diğer şartlarında sağlanmasıyla burslu bir şekilde doktora eğitimine başlayabileceğimi belirtti. Bu benim için bir avantajdı çünkü benimde istediğim aslında böyle bir proje sunup kendi bireysel projem de çalışmak idi ve aklımda bir fikir olduğunu söyleyip kendisiyle paylaştım, kendisi de bu konulara merakının olduğunu ve bu projemin komite tarafından desteklenmesi halinde benimle çalışmak istediğini belirtti.
Başvuru esnasında istenen belgeler oldukça kolaydı; kimlik bilgilerini içeren belge, cover letter, referanslar, proje önerisi, transkript, diploma, master tezin özeti, fotoğraf vb.
Dil becerileri ve sınav sonuçları ne kadar önemli?
Avrupadaki her üniversite dil sınavı istemiyor kendi üniversitelerinde İngilizce eğitim verilmiyorsa genellikle dil becerilerini karşılıklı görüşme ile belirliyorlar. En azından Torino Üniversitesinde böyle idi, benimle Skype üzerinden görüşerek, dil becerimi ölçtüler.
Ama tavsiyem IELTS veya TOEFL gibi uluslararası geçerliliği olan bir dil sınav sonucuna sahip olmaları, bu kabul almalarını kolaylaştırabilir.
Hangi alanda çalışmalar yapıyorsun, Türkiye senin alanında nerede?
Çalıştığım alan fonksiyonel organik (nano) malzemeler. Daha açık söyleyecek olur isem, iki boyutlu polimerler genellikle kovalent bağlı kafes yapılı iki boyutlu kristal polimerlerin sentezi ve bunların optoelektronik veya enerji depolama ile ilgili uygulama alanları. Bu malzemelerin karakterizasyonları, detaylı bir şekilde incelenmeleri yüksek teknolojili cihazlar gerektiriyor, bunların mevcudiyeti Türkiye’de elbette var fakat kullanım şartları veya kullanım koşulları çok zor, burada cihazlar her zaman kullanımı mevcut durumda ve araştırmacının kendisi kullanabilmektedir. Türkiye’de henüz bu konularla ilgili çalışan bir grup veya araştırmacı duymadım. Genellikle metal organik kafes yapılı bileşikler ile ilgili çalışan gruplar mevcut fakat kovalent (tamamen C, H, B, N gibi hafif elementlerden oluşan) bağlı kafes yapılı kristal polimerler ile ilgili çalışan grup yok. Bu bileşikler aslında grafen gibi iki boyutlu malzemelerin ailesinden gelmektedir. Bunları lego gibi düşünebiliriz, farklı fonksiyonel gruplar içeren bağlayıcı (linker veya knot) bileşikşer ile istenilen özellikte (belli pore yüzeyine veya belli boşluklara sahip) iki boyutlu katmanlı (layered) düzenli yapıya (kristal) sahip iki boyutlu malzemeler elde edilebilinmektedir. Bu malzemeler herhangi organic bir çözücüde çözünemezler ve böylelikle çok iyi katalizör olarak kullanılabilirler veya çok yüksek yüzey alanlarına sahip oldukları için çok iyi gaz depolama (storage for methane or hydrogen and carbon dioxide etc.) alanlarında kullanılabilirler bunların yanı sıra konjugasyona sahip olabildikleri için elektroorganik alanlarda da iletken malzeme olarak görev görürler.
Avrupa ve Türkiye’yi akademik anlamda artı ve eksi yönleriyle değerlendirir misin?
Akademi siyasetten ve herşeyden bağımsız, hiç bir şeyden etkilenmeden kendi içerisinde işlerini yürütmektedir. Bilime gerçekten önem verilmektedir ve burada çalışanların çoğu işlerini eğlenceli bir şekilde yürütmeye çalışmakta. Elbetteki bazı olumsuz yönleri var, her yerde olduğu kadar kayırmalar olabiliyor fakat bu olanlar çok belirgin olarak yapılamıyor gerçekten akademi de bir pozisyona atama yapılacak ise o pozisyonu haketmesi gerekiyor, o pozisyona istenilen kişi varsa o kişinin o pozisyonu hakketmesi bekleniyor, hakedene kadar o pozisyon bekletilebiliniyor. Egoist araştırmacı çok fazla görmedim Avrupa’da bir çok kişi mütevazi görünmekte. Mesela bizim grupta bir çok asistan veya asoc. Profesorün kendi odası bulunmamakta mesela ben odamı bir asistan prof. ve kendi danışman hocamla kullanıyorum. Odaların kapıları açık ve herkes iç içe ve diyalog halinde. Benim düşüncem Türkiye açısından malesef aynı değil çünkü bizim hocalarımız kendi ünvanlarını her olayda kullanabilmektedirler. Herkes koltuğunu aldıktan sonra malesef çok fazla işlere odaklanmamaktadırlar. Türkiye’nin avantajı ise, şu an bilemem ama bizlerin ve bizlerden önceki eğitim temelinin sağlam olması, biz bunu yurt dışında çalıştığımızda anlıyoruz, köklü bir eğitim sistemimiz var fakat şu an ortaokul ve liselerde gördüğüm kadarıyla düşüşte ve bu üniversite girişlerinde veya üniversite eğitimini de çok fazla etkilemektedir. Bizler çalışkan, disiplinli ve tutkulu insanlarız, o bizim kökenlerimizde gerçekten var ve bu burada belli oluyor.
Sadece güncel çalışmaları çok fazla takip etmiyoruz. Bizler kendimizi Avrupa’da daha çok göstermeliyiz. Bunun yanı sıra biz Avrupa Birliği’ne üye ülkelerdeniz ve Avrupa Birliği’nde toplanan bilimsel çalışmaları destekleyen maddi kaynaktan yararlanmamız gerekir, malesef şu an sadece TUBİTAK, devlet tarafından desteklenen bazı projeler veya endüstri destekleri ile çalışmalar yürütülmektedir. Bence bunlar yeterli olamamakta, daha fazla kaynak için Avurapa Birliği projelerinde aktif olmamız gerekmektedir. En önemlisi liyakat bu gerçekten çok önemli, kim hak ediyorsa kim gerçekten uygun ise o kişi üniversite kadrolarında olması gerekir, malesef hala liyakata uyulmayan alımlar yapılmakta. Avrupa bilimde Türkiye’den evet ileride ama çok mükemmel değiller, kaliteli eğitime ve belli bir düzenli sisteme sahipler.
Tekrar yurt dışında çalışmak istesen yine aynı tercihi yapar mısın?
Şunu söylemek isterim ben İtalya’yı kendi projemde çalışabileceğim için seçtim, eğer bir karar verecek olursam ana dili İngilizce olan bir ülke seçmek isterim, dil çok önemli bu durumda, çünkü ben burada o zorluğu yaşıyorum, İtalyanlar grupta her ne kadar ingilizce konuşmaya çalışsalar da genellikle ana dilleri İtalyanca olduğu için İtalyanca konuşuyorlar. İngilizcenizi geliştirmek bu durumda çok zor hatta İtalyanca öğrenmeye çalıştığınızda da bu sefer İngilizcenizin seviyesi düşmeye başlıyor ama dil yeteneğiniz var ise elbetteki her iki dili de profesyonel bir şekilde kullanabilirsiniz.
Bunun yanı sıra İtalya #mühendislik, #endüstri ve #mimarlık alanlarında daha başarılı, fen bilimleri için aynı şeyi söyleyemem, bazı üniversiteler iyi olabilir ama genellikle çok üstün değiller bunun dışında daha çok yenilenebilir enerji kaynakları (güneş pilleri gibi) üzerinde daha iyi olabilirler.
Lisans öğrenimi sırasında İtalya veya yurt dışı için bir temel oluşturdun mu? Oluşturulmalı mı? Neler yapılmalıdır?
Evet aslında oluşturdum. İlk olarak dil becerinizi geliştirmeniz gerekiyor. Bu en önemli temellerden birisidir. Muhakkak dili önceden halletmemiz gerekir daha sonra not ortalamaları çok önemli, ben bu konuda çok iyiydim diyemeyeceğim aslında çok üzerine düşmedim çünkü önemini çok bilmiyordum. Tavsiyem kesinlikle dil ve not ortalaması çünkü özellikle burslu yurt dışında yüksek eğitim alabilmek için bu iki şey en önemli kriter. Bunlara bağlı olarak seçim yapılabiliyor. İtalya için bir temel oluşturmadım ben dediğim gibi bireysel projemde çalışabileceğim için seçtim. Bu benim en önemli avantajımdı çünkü yüksek lisans eğitim sırasında yapmış olduğum staj bana çok şey kazandırdı. Orada öğrendiğim yeni konu üzerine araştırma yaparak kendi projelerimi oluşturdum ve bunlardan birini başvurarak doktora için burs kazandım.
Tekrar tebrikler :)
Türkiye’ye dönmeyi düşünüyor musun? Geldiğinde klasik bir akademisyen olmak istiyor musun?
Düşünüyorum elbette ama şu an önceliğim eğer olursa bir süre daha yurt dışında kalıp donanımlı bir şekilde dönebilmek, şu an için tek odaklandığım doktora çalışmam, mezuniyet sonrasında süreç neler gösterecek göreceğiz 😊 Dönersem, elbette ki klasik bir akademisyen olmak istemem, özellikle buradaki tempolu çalışmalardan sonra döndüğümde de özgürce araştırmalarımı yapabilmek isterim, bürokrasi ile uğraşmadan çalışmalarımı gerçekleştirmek isterim ve çevrenin etkisi çok önemli, herkes aynı tempoda uyumlu bir şekilde birbirine destek olacak şekilde çalışabilirse başarılı olunabileceğini düşünüyorum.
Avrupa’da burs imkanları gerçekten zor mu? Burs açısından lisans ve lisansüstü süreçlerin hangisi daha kolay?
Avrupa'da burs bulmak zor değil. Lisans için koşullar zor olabilir fakat lisans üstü özellikle doktora için zor değil, fakat Avrupa'da doktoraya öğrenci alımı yapılırken eğer özellikleriniz bir Avrupalı öğrenciden üstün değil ise öncelik Avrupalı öğrenciye veriliyor nedeni ise Avrupa'da tanınan bir üniversiteden veya çalıştığı grubun tanınmasından dolayı, bu yüzden Avrupa'da lisans ve lisanüstü (master) yapmış öğrenciden daha çok üstün olmak gerekiyor.
Peki son olarak, lisans öğrencilerine neler önerirsin?
Özellikle bölümlerini iyi seçmeleri, gerçekten isteyip istemediklerine karar vermeliler daha sonra aldıkları eğitimden zevk alabilmeleri, sınavları zorunlu oldukları için değilde gerçekten merak ederek geçmeleri zaten böylelikle yüksek not alarak ortalamalarını yüksek tutabilirler. Ne yazık ki ortalama, yüksek öğrenim için çok önemli kriter başka seçim yolu olmuyor, ortalamalarını yüksek tutmalarının yanı sıra güncel bilimsel olayları takip etmeleridir. Kendilerini o zamandan yetiştirebilirlerse ne çalışmak istediklerine rahatça karar verip çok rahat bir yüksek öğrenim eğitimi alabilirler. Günümüz internet çağı ve çok rahatça herhangi bilgiye ulaşılabiliyoruz bu yüzden araştırma yönlerini geliştirsinler, sadece üniversite bitirmeye değil aynı zamanda sosyal alanda da kendilerini aktif tutsunlar ki kolayca bulundukları ortama adapte olabilsinler.
Sevgili Onur Yıldırım'a tüm sorulara içtenlikle cevap verdiği için ve özellikle kıymetli vaktini ayırdığı için çok teşekkür ediyorum. Çalışmalarında başarılar diliyorum, hayallerine ulaşabilmen dileğiyle:)
Hazırlayan: PhDc. Büşra Yusufoğlu
İleri okumalar:
Comentários